Türk Ocakları Ankara Şubesinin 8.02.2020 Cumartesi günü konferansının konuğu Ufuk Üniversitesi Dr. Ergenekon Savrun oldu. Suriye ve Doğu Akdeniz’deki Son Gelişmeler ve Tarihte Türk-Rus İlişkileri başlıklı konferansında özetle şunlara değinildi:
“Bilindiği gibi Yunanistan milli politikasını Megali İdea üzerine inşa etmiştir. On bir maddelik hedeflerinin onu Türkiye üzerinedir. Ne yazık ki bu hedeflerden birçoğunu Batı’nın ve Çarlık Rusya’sının yardımıyla gerçekleştirmiştir. Öte yandan Kıbrıs Rumlarının da on yıllardır en büyük hedefi Enosis yani Yunanistan’la birleşmekti. Bununla birlikte son yıllarda İsrail’in Doğu Akdeniz’de yeni enerji keşiflerinin de etkisiyle düşmanınım düşmanı benim dostumdur mantığı ile olaya yaklaşmaktadırlar. Türk Ordusu ve Kıbrıs Türk Mücahidi karşısında yaşadığı 1974 Kıbrıs mağlubiyeti başta olmak üzere, Ege Adaları, kara suları, kıta sahanlığı ve bunun gibi daha birçok alandaki sorunlarda dünyanın güçlü devletlerini de yanına çekerek Türkiye’yi ekonomik, siyasi ve askeri alanlarda köşeye sıkıştırmak istemektedir. Bu durum tam da Yunanistan’ın yüzyıllardır Türkiye’ye uyguladığı Megali İdea politikasına uygundur.
Türkiye’nin son yıllarda PKK, PYD, YPG, DAEŞ ve FETÖ gibi terör örgütleriyle uğraşmasını fırsat bilerek bir takım tahrik edici hamlelerde bulunup her fırsatta Yunan yetkililerin Türkiye aleyhinde demeçler vermesi bunun en açık örneğidir. Ayrıca son on beş senede Ege’deki on sekiz ada ve bir kayalığı işgal etmesi Türkiye açısından katlanılır bir durum değildir. Doğu Akdeniz’deki doğalgaz keşiflerinde ise Türkiye ve İsrail arasında son yıllardaki gerilimden de faydalanarak bu durumdan kendilerine pay çıkarmak istemektedirler. Ayrıca, Avrupa Birliği’nin Rusya’ya olan enerji bağımlılığının da bu proje ile büyük oranda önüne geçileceği planlanmaktadır. Özellikle de Putin dönemiyle eski caydırıcı günlerine ve yeniden emperyalist gücüne kavuşan Rusya’yı önlemek isteyen Batılı ülkeler bu projenin en tabii takipçisi ve destekçisi olacaklardır. 1990’lardaki gücünü yavaş yavaş yitiren Amerika Birleşik Devletleri bir yandan Pasifik’te Çin ile boğuşurken, diğer yanda Rusya ile yeniden Soğuk Savaş yıllarına dönüyor gibi gözükmektedir. Her ne kadar ABD bunu istemese de Rusya ve Çin’in eski Soğuk Savaş günlerine dönmek istedikleri aşikârdır. Dünyamız yeniden iki kutuplu ve hatta daha fazlası bir sisteme doğru gitmektedir. Türkiye ise elbette bu durumdan nasıl avantajlı ve daha güçlü bir konuma geleceğini planlıyordur. Ancak şu bir gerçek ki sürekli vurgulamaya çalıştığımız gibi Yunanistan’da ya da Kıbrıs Rum Kesimi’nde hangi hükümet iktidara gelirse gelsin tek bir milli politikaları vardır. O da Megali İdea’dır ve bunun da en büyük rakibi ve düşmanı Türkiye ve Türklerdir.
Günümüzde Suriye’de ve daha öncesinde 1980’lerde Türk Milletinin ve Devletinin başına örülen terör belasının da en büyük yardımcıları yine Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi’dir. Türkiye ile sıcak bir çatışmayı göze alamayan bu iki vekil ve kukla devlet, Türkiye’nin ve Türk Milleti’nin aleyhine ne varsa onu desteklemekten asla vazgeçmeyeceklerdir.
Rusya ise Çar ‘Deli’ Petro’dan bu yana uygulamak istediği ‘Sıcak Denizlere İnme’ politikasını gerçekleştirmiş durumdadır. Bugün Suriye’nin en büyük destekçisi Rusya Federasyonu’dur. Ne yazık ki Türkiye tam bir ateş çemberinin içindedir. 1984’de başlayan PKK terörüne en büyük coğrafi destek komşularımız Irak ve Suriye’den gelmiştir. 1990’ların başında Türk toprağı olan ve Azerbaycan’dan Rus destekli Ermeni birlikler tarafından işgal edilen Karabağ’ın ve Ermenistan’ın düşmanca tutumu da ortadadır. Yunanistan ise Ege’de milli devlet doktrinini olan Türk düşmanlığını her daim uygulamaktadır. Kıbrıs Rum Kesimi ise Yunanistan’ın ufak gölgesi konumundadır. Karadeniz’de ise binlerce yıllık kadim Türk Yurdu olan Kırım, tıpkı diğer kadim Türk Yurdu olan, Karabağ, Erivan, Tebriz, Kerkük, Musul, Halep, Batı Trakya ve Ege Adaları gibi işgal altındadır. Kırım’ın Ruslar tarafından ilhakı sonrası Türkiye dört bir taraftan kuşatılmak istenmektedir.
Elbette umutsuzluğa düşecek değiliz. Binlerce yıllık kadim devlet ve millet geleneğimiz ile her türlü zorlukların ve düşman çemberini aşacak akılda, kabiliyette ve güçteyiz. Yeter ki Türklük şuuru aklımızdan ve ruhumuzdan silinmesin. Zaman birlik olma, kenetlenme ve akılla hareket etme zamanıdır.”
Konuşma tamamlandıktan sonra izleyicilerin sorular cevaplandı. Program sonunda sayın Ergenekon Savrun’a günün anısına teşekkür belgesi verildi.
8 Şubat 2020 / Cumartesi Konferansları
Konu: "Suriye ve Doğu Akdeniz'deki Son Gelişmeler ve Tarihte Türk-Rus İlişkileri"
Konuşmacı: Dr. Ergenekon SAVRUN
Türk Ocakları Ankara Şubesi; eski Türk Ocakları Genel Başkan Yardımcısı, gazeteci ve yazar Yücel Hacaloğlu'nun vefatının ikinci yılı anısına "Türk Dünyasının Kanayan Yaraları: Doğu Türkistan, Kırım ve Irak-Suriye Türkmenleri" konulu bir panel düzenledi...
Cumhuriyetin kurucusu büyük Atatürk ve silah arkadaşları ile Türk milliyetçiliği davasının aziz şehitleri için bir dakikalık saygı duruşu ve İstiklal Marşı okunmasıyla panel açıldı...
Panelde Eski İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu, Türk Ocakları Genel Başkanı Prof. Dr. Mehmet Öz başta olmak üzere çeşitli partilere mensup eski milletvekilleri, bürokratlar, akademisyenler, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, öğrenciler ve vatandaşlar hazır bulundu. Başkan Hacaloğlu, paneli izlemeye gelen konuklarıyla yakından ilgilendi. Program sunuculuğunu şube yöneticilerinden Uğurcan Küçükağaoğlu yaptı...
Türk Ocağı Ankara Şube Başkanı Türkan Hacaloğlu, kürsüye çıkarak açılış konuşmasını yaptı. Hacaloğlu, birkaç gün önce geçirdiği elim kazadan söz etti ve Türk milliyetçiliği için her koşulda çalışmak bir vazifedir diyerek, kötüleşen sağlık koşullarına rağmen panelin açılışını gerçekleştirdiler. Hacaloğlu konuşmasında kısaca şunları söyledi:
“İki yıl önce hayata ve sizlere veda eden eşim rahmetli Yücel Hacaloğlu'nun anısını yerine getirmek için bu paneli düzenledik. O ömrünü Türk ve Türklük için adadı. Dış Türklere karşı çok büyük bir alakası vardı. Çok insanlar tanıdı. Çokları ile vaktini beraber geçirdi.
Türk Dünyası’na gönülden bağlı olan bir insanı yad etmenin en güzel yolunun, böyle bir etkinlik olacağına karar verdik. Türk dünyasının kanayan yaraları aslında çoktur. Ama biz mevcutta en ağır koşulları yaşayan dört tanesini ele aldık. İnşallah daha sonra diğerlerini de ele alırız. Doğu Türkistan, Kırım, Irak ve Suriye Türkmenler...
Ben Yücel Hacaloğlu'nun dostları ve sevenleri ile bir arada bulunmaktan dolayı büyük gurur duyuyorum. Ümit ediyorum ki oda bizim aramızdadır. Şu anda hem duyguluyum hem de biraz rahatsızım. Kusura bakmayın. Çünkü bir hafta önce geçirdiğim elim bir kaza sonucu sağlık durumum bozuldu.
Doktorlara dedim ki, benim o etkinlikte mutlaka bulunmam gerekiyor, birkaç günde beni ayağa kaldırmalısınız... Ve şükürler olsun ki aranızdayım, hep birlikteyiz...
Bu panelde konuşma yapacak olan birbirinden değerli konuşmacılara ve sizlere çok teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. Elazığ ve Malatya'da meydana gelen felakette hayatlarını kaybeden vatandaşlara Allah'tan rahmet, yaralananlara acil şifalar diliyorum.” Türkan Hacaloğlu'nun duygusal ve etkileyici konuşması, salonda büyük alkış aldı...
Hacaloğlu'nun ardından Türk Ocakları Genel Başkanı Prof. Dr. Mehmet Öz konuşmalarını yapmak için kürsüye çıktılar... Öz’ün konuşmasından başlıklar şöyledir:
"Öncelikle meydana gelen üzücü depremde hayatlarını kaybeden vatandaşlara Allah'tan rahmet, yaralananlara acil şifalar diliyorum. Türk milletinin başı sağolsun. Millet olmanın en önemli vasfı üzüntüde de sevinçte de beraber olmaktır. Bugün bizim için üzüntülü bir gün. Onun için millet olarak öncelikle bu acımızın yaralarını sarmamız gerekir.
Başta Yücel Abimize olmak üzere rahmet ve rahmana kavuşan Türk Ocakları’nın bütün büyük isimlerini buradan saygıyla anıyorum. Hakikaten hayatını Türklük davasına adamış bir büyüğümüzdü Yücel Abimiz. Tekrar Türkan Hanım ile tüm yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyorum.
Bugün buradaki toplantıda 'Türk Dünyasının Kanayan Yaraları' başlığı altında özellikle yakıcı gündemimizin konuları ele alınacak. Türk dünyasının başka konularda da sıkıntıları var. Mesela önümüzdeki günlerde 29 Ocak'ta Trakya Türklerinin Millî Direniş Günü kutlanacak. Dünyanın çeşitli yerlerinde Türklerin çektği sıkıntılar var. Hepsi önemli ama bugün en kötü koşullara mahkum edilen Türklerden söz edilecek.
Bu yüzden Ankara Şubemizin bu faaliyeti son derece isabetli olmuştur. Türk Ocakları zaten genel merkez ve tüm şubeleri ile birlikte bu konuları gündemde tutmaya devam etmektedir. Ümit ve temenni ediyorum ki Tük dünyasının dayanışması çok daha ileri boyutlara gelir. Özellikle Türk Devletler Birliği, tüm bu konularda çok daha diplomatik şekilde etkili adımlar atar. Burada her biri kendi alanında ve bu konuların uzmanı olan birbirinden değerli akademisyenler sizlere sunum yapacak. Bu vesile Türkan Hanım'a tekrar geçmiş olsun diyor, Yücel Abimizi de rahmetle anıyor hepinize hoşgeldiniz diyorum."
Genel Başkan Öz'ün konuşmasının ardından, Yücel Hacaloğlu’nun hayatını fotoğraflar ve gazete kupürleri üzerinden anlatan belgeselin gösterimi yapıldı. Belgesel film şube yönetim kurulu üyelerimizden Abdülkadir Uluç bey tarafından hazırlanmıştır. Takiben panel konuşmalarını başlatmak için oturum başkanı Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, sahneye geldiler...
Ercilasun, panelistleri çağırmadan önce kısa bir konuşma yaptı:
"Türk dünyası, Türk Ocakları ve Yücel Hacaloğlu. Bunlar birbirine yakışan kavramlar. Yücel Hacaloğlu bizim için bir kavram. En azından 1950'lerde Türk milliyetçiliği tarihi içine girmiş önemli bir kavram. Türk milliyetçilerinin hafızası olarak bildiğimi büyüğümüzü Allah rahmet eylesin. Türk dünyası ve Türk tarihinin geçmişi çok ihtişamlı ve zaferlerle dolu ama çok büyük de acı ve dramlarla dolu. Bütün tarih boyunca bizim tarihimiz boyunca yaşanan acılar ve dramlar nice romanlara, nice filmlere ve nice operalara konu olabilir. Bugün de bu dramları yaşamaya devam ediyoruz. Eğer Türkler tarihte rol onadıysa bugün de bu rolü oynamaya devam ediyoruz. Tabii başlarına bir takım sıkıntılar gelecektir. Aslında bunu bir bakıma normal de karşılamak gerekir. Bu sıkıntıları bugün de yaşıyoruz. Türkiye'de de yaşıyoruz. Yakın çevremizdeki Türkler arasında da yaşıyoruz. Ta uzaktaki Doğu Türkistan'da yaşıyoruz Allah Türklere sabır versin. Aslında biraz fazla sabırlıyız ama sabır da gerekiyor."
Ercilasun, tarafından daha sonra masaya davet edilen panelistler Kerkük Vakfı Başkanı Prof. Dr. Mahir Nakip "Irak Türklerinin Kaybolan Hakları", Gaziantep Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Erol "Dünden Bugüne Suriye Türkleri", Kırım Tatar Millî Meclisi Türkiye Temsilcisi Zafer Karatay "Rusya İşgaline Direnen Kırım" ve Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erkin Emet "Doğu Türkistan'da Yaşanan Dram" başlıklarında konuşmalarını yaptılar...
Panel katılımcılarına, yönetim kurulu üyelerimizden Sergen Çirkin’in hazırladığı, “Türklüğe Adanan Bir Ömür Yücel HACALOĞLU” kitapları armağan edildi. Mevcut panelde yapılan çok önemli akademik sunumların da kitaplaştırılarak yayınlanacağı bildirildi...
Vefatının İkinci Yılında Yücel HACALOĞLU Anısına:
Türk Dünyasının Kanayan Yaraları: Doğu Türkistan, Kırım ve Irak-Suriye Türkmenleri Paneli
Prof. Dr. Mahir NAKİP (Kerkük Vakfı Başkanı)
Irak Türklerinin Kaybolan Hakları
Prof. Dr. Mehmet EROL (Gaziantep Üniv.)
Dünden Bugüne Suriye Türkleri
Zafer KARATAY (Kırım Tatar Milli Meclisi Türkiye Temsilcisi)
Rusya İşgaline Direnen Kırım
Doç. Dr. Erkin EMET (Ankara Üniv.)
Doğu Türkistan Sorunu ve Ceza Kampları
Tarih ve Yer: 25 Ocak Cumartesi 2020 / Saat 14:00 Millî Kütüphane Konf. Salonu
Türk'üm, doğruyum, çalışkanım;
İlkem: Küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak;
Yurdumu, milletimi, özümden çok sevmektir.
Ülküm: Yükselmek, ileri gitmektir...
Ey Büyük Atatürk!
Açtığın yolda;
Gösterdiğin hedefe;
Durmadan yürüyeceğime;
Ant içerim.
Varlığım; Türk varlığına, armağan olsun.
Ne Mutlu Türk'üm Diyene!