Türk Ocakları Ankara Şubesi Gençlik Kollarının düzenlediği cumartesi seminerinin bu haftaki konuğu Prof.Dr. Nurullah ÇETİN idi

2011-01-16

TÜRK’ÜN UYANIK VİCDANI MEHMET EMİN YURDAKUL

1869’da doğup 14 Ocak 1944 tarihinde uçmağa varan Millî Edebiyat akımının öncü şairlerinden Mehmet Emin Yurdakul, değişik memuriyetlerde ve milletvekilliklerinde bulunmuş, ama bunlardan öte şiiriyle, konuşmalarıyla, yazılarıyla Türk milletinin bilgilenmesi ve bilinçlenmesi adına büyük hizmetleri olmuş sahih bir Türk aydınıdır. Atatürk’ün tabiriyle Türk milletinin manevi babasıdır.

Özellikle 2. Meşrutiyet sonrası süreçte Batı emperyalizminin Osmanlı Devletini iyice parçalayıp dağıtma çalışmalarını hızlandırdığı, Türk dışı unsurların tahrik edilip Türklerin tahkir edildiği bir dönemde Mehmet Emin Yurdakul,

“Ben bir Türk’üm dinim, cinsim uludur,
Sinem özüm ateş ile doludur,
İnsan olan vatanının kuludur,
Türk evladı evde durmaz; giderim”

diye ortaya çıktı, Türk’ün ruhuna, özüne, acısına, sevincine tercüman olmaya çalıştı.

O, hem Millî Edebiyat akımının öncü bir şairi hem de Türk milletinin uyanık vicdanlı bir aydını olarak büyük hizmetlerde bulundu. 18 Ağustos 1911'de arkadaşlarıyla birlikte Türk Yurdu Cemiyeti’ni, 12 Mart 1912 tarihinde yine bazı arkadaşlarıyla bu sefer Türk Ocağı’nı kurdular.

Mehmet Emin, edebiyatın teknik ve estetik değerlerine pek fazla önem vermeyen, lirizmden yoksun, didaktik bir şair ise de ele aldığı konular bakımından Türk milletinin temel toplumsal, siyasi, kültürel, tarihî, askerî sorunlarına yer vermiştir. O, millî hassasiyetlerin belirleyici olduğu ve Anadolu Türklüğünün her anlamda perişanlığını, geri bıraktırılmışlığını dile getiren bir şairdi.

Şiirlerinde ayrıca parçalı bir Türklük anlayışı yerine bütün Türklük fikrini işledi. Yani Türk tarihini mesela 1071’den başlatmadı. Ulaşılabilen en eski zamanlardan itibaren bütün Türk tarihini esas aldı. Ayrıca yine mesela sadece Osmanlı Türklüğünü değil bütün dünya Türklüğünü kapsayan bütün Türk milleti anlayışını esas aldı.

Mehmet Emin’in Türk milliyetçiliği anlayışının temel dinamiklerinden biri de batı oryantalizminin dünya kamuoyuna ısrarla dayatmak istediği “barbar Türk” imgesine tepki olarak “medeniyet ve kültür üreten, dünyaya adalet, hak hukuk, iyilik ve yardım götüren Türk” imgesini yerleştirip yaymaya çalıştı. Bunun yanında Tevfik Fikret’in ne olduğu tam belli olmayan soyut ve hayalî manadaki hümanist anlayışının yönlendirdiği toplumuculuk ve halkçılık anlayışı yerine milliyetçi halkçılık tavrını geliştirdi.

Diğer yandan Yahya Kemal gibi bazı Türk aydınlarının eksik bir şekilde İstanbul medeniyeti ve kültürü merkezli bir milliyetçilik tavrına karşı Anadolu merkezli bir milliyetçilik anlayışını öne çılardı. Yahya Kemal, İstanbul’da üretilen ince, süzülmüş, aristokrat bir Türk kültür sentezini esas alıyordu, Mehmet Emin ise Anadolu Türklüğünü merkeze alan bir milliyetçi tavrı daha çok öne çıkardı. Bunu yaparken Mehmet Emin İstanbul’u da yok saymamıştır.

Mehmet Emin Türkçülüğünde, temel kavramlar: milliyetçilik, medeniyetçilik ve halkçılıktır. O, milliyetçiliği Türklerin millî ve dinî değerlerinin tamamını kapsayan Türk-İslam milliyetçiliği, halkçılıktan fakir, perişan, mağdur ve mazlum Türk halkının sorunlarına çözüm bulmak, medeniyetten ise çağın gerektirdiği bütün ileri bilim ve teknolojiyi alıp geliştirmek ve uygulamak olarak anlar. Dolayısıyla o, çok yönlü, kapsamlı bir Türkçülük fikriyatının öncü aydınları arasında yer alır.

Mehmet Emin, hece vezniyle, sade Türkçeyle, Anadolu Türk halkının sorunlarını dile getirmeye 1897'de Selânik'te Asır gazetesinde yayınlanan "Anadolu’dan Bir Ses Yahut Cenge Giderken" şiiriyle başladı. 1898'de yayımladığı Türkçe Şiirler kitabıyla Mehmet Emin, Millî Edebiyat akımını başlattı. İzmir'de çıkan Hizmet ve Ahenk, Selânik'te çıkan Çocuk Bahçesi gibi süreli yayın organlarında sade Türkçeyle yazılmış manzum ve mensur metinler yayımladı.

Mehmet Emin, büyük bir Turancıdır. Şiirlerinde bu konuya büyük bir önem vermiştir.

“Türk birliği: Bu benim bir mübarek imanım,
Bu mukaddes aşkı ben
Bize ayrı yurt veren, ayrı dille söyleten
Allah’ımın birliği gibi yüce tutanım”

diyen Mehmet Emin "Irkımın Türküsü" şiirinde de Turan düşüncesini, Türklerin tarihî süreç içerisindeki üstün meziyetlerini sayarak vermeye çalışır:

“O Turan ki onun her bir bucağı
Bize nice hikâyeler nakleder;
Binbir hakan sayan aziz toprağı
Hind'den, Çin'den önce doğan benim! der"

Ayrıca "Ey Türk Uyan", "Aç Bağrını Biz Geldik", "Ey İğnem Dik", "Ordunun Destanı", "Dicle Önünde", "Ninni", "Çar'a", "Gülsün Artık" gibi şiirlerinde de Turan düşüncesine değişik şekillerde yer vermiştir.

Mehmet Emin'in,
“Ey mübarek Anadolu toprağı!
Hani senin bahtiyarlık hukukun,
Hür düşüncen, millî duygun, kanunun?
Hani senin yeni ruhlu çocuğun
Sevgin, neş'en, çalgın, türkün, oyunun?"

diye seslendiği "Anadolu" şiirinde kocası şehit olmuş bir Anadolu kadınının sefaleti, fakirliği, geri kalmışlığı ve çilesi aktarılarak İstanbul'un yani hükûmet merkezinin Anadolu'ya yani taşraya olan ilgisizliği vurgulanır. O, bu konuyu daha çok Anadolu'nun savaşlar sonucu harabeye dönüşmüş halini, fakirliğini, devlet tarafından yeterince ilgi ve yardım görmemesini, hep acınacak olumsuz yönlerini işler.

Mehmet Emin, Anadolu Türkünün sosyal sefalet sorunlarını dramatik bir tahkiye üslûbuyla veriyor. Savaşlardan arta kalan yetim çocuklar, dul kadınlar, türlü sebeplerle geçinemeyen kızların onurlarını ayaklar altına alan çalışma durumları, dilencilerin acınası halleri, hayırsız evlâtların fakir analarına eziyetleri, fakir kayıkçıların geçim dramı, birçok şiirinde anlatılır.

Bütün bunlardan sonra Mehmet Emin, aynı zamanda Millî Mücadelemizin zorlu yokuşlarında başbuğ Mustafa Kemal Paşa ile birlikte mücadele vermiştir. Birçok şiirinde Millî Mücadele ruhunu ve Atatürk sevgisini de görmek mümkündür.
Türk’e Türk düşmanlığı propandalarının yoğunlaştığı, Türküm demenin günah ve suç sayıldığı, ama mesela Kürt demenin demokrasi olarak pompalandığı, ayrılıkçı Kürt kavmiyetçiliğinin ileri demokrasi, ama birleştirici Türk milliyetçiliğinin ırkçılık olarak sunulduğu bu garip zamanlarda Mehmet Emin Yurdakul iradesinin yeniden dirilmesi, mankurtlaştırılan Türk milletinin yeniden kendi millî kimliğine ve özüne dönmesi için öncü Türk aydınlarının iyi okunması lazımdır.